Hep araları daha kısa tutayım diyorum kendi kendime, ama bir türlü beceremiyorum.
Geçtiğimiz sene hayatımın oldukça rahat senelerinden birini geçirmiştim. Çok düzenli çalışma saatlerimden arta kalan vaktimi spor ve keyif için bol keseden dağıtabiliyordum. Fazla konfor ve keyif zaman içinde dürttü tabii beni; "daha çok şey yapabilirsin bu vaktinde" dedim kendime. Ve güzel yaz mevsiminin ardından, kendimi yoğun bir yüksek lisans programına kaydettirmiş buldum.
Her zaman yapacağımı bildiğim birşeydi yüksek lisans. Sadece yer ve zaman konusunda fikirlerim çok değişikliğe uğradı. Hep yurtdışında yapacağımı düşünürdüm bir defa. Ve belki daha sonraki yıllarda. Ama öğrencilikten o kadar ayrı kalmaya gönlüm el vermedi. Madem başka şeylere vakit yaratabiliyorum dedim, o zaman yüksek lisansı niye erteliyorum!? İşi de bırakmak istemiyorum. E o zaman? Arayıp tarayıp akşam programı bulup, kayıt! Tabii yaşadığım şehir İstanbul olunca, lojistik büyük problem! Okula ayırdığım vakit kadar da trafikle boğuşmaya ayırıyorum. İşin bu kısmı esas zorlayıcı olan.
Velhasıl, en sevdiğim mevsim olan sonbaharla birlikte, ben de okula başladım! Bir kez daha öğrenci olmak, "hocam" kelimesini kullanmak, sınıfa girmek, öğrenci kartına sahip olmak ve bilimum etkinliklerde öğrenci bileti almak...! Şimdilik çok güzel, çok heyecan verici! Zaman içinde yorgunluktan zombiye dönebilir, şikayet etmekten bir hal olabilirim; o ihtimal hep var. Ama gerçekten bilinçli ve isteyerek öğrenciliğe dönmek çok farklıymış, daha bir kıymetli geldi sanki.
Aklınızda varsa çok da düşünmeyin; başlayın. Tavsiye olunur!
0 comments:
Post a Comment