Cumartesi gunu, guc bela biten bir haftayi unutturmaya soz vermis gibi piril piril bir gunes ve sicacik bir havayla karsilayinca, okuldan sonra eve donmek olmazdi. Sabahtan yanima aldigim canon ae-1'im ve okuldan sonra bana katilan sevgiliyle kendimizi Eminonu'nden Karakoy'e dogru yollara vurduk. Uzundur gitmeyi planladigimiz Corlulu Ali Pasa Medresesi'nde, keyif ve huzur icinde handa nargilemizi ve Turk kahvemizi ictik, Hafiz Mustafa'dan lokumlarimizi, fotografcilardan cesit cesit filmlerimizi aldik. Saatlerce yuruduk, fotograflar cektik, gunesi batirdik ve Karakoy'e vardik. Balik pazarinda tezgahlari kollayan martilara selamimizi da verdikten sonra, adeta gizli sakli kalmis oldugunu dusundugum Akin Balik'a ulastik. Rezervasyon yaptirmayi akil edememis diger spontan insanlarin arkasina, uzun bir kuyruga eklendik.
Istanbul'da cok balikci ogrendim; fakat Akin Balik kadar salas, buyuk ve sanki bir evin bahcesindeymis havasi olan bir balikciya hic gitmemistim. Muzik yok, kocaman bir bahce, servis cok hizli, mezeler cesitli, kalamar on numara! Ilginc olan su ki, cevremdeki hicbir Istanbul'ludan daha once duymadigim veya bir kaynakta karsilasmadigim bu balikci, tika basa dolu ve musterilerinin yarisi yabanciydi. Pek cok turist grubu, ellerindeki rehberlerden bulup veya arastirip gelmisler. Yabancilarin, sehirlerimizi bizden iyi tanidiklari gercegine bir kez daha hayrete dustum; biraz da uzuldum. Yeni sehrimi hala kesfetmeye calisan bir Ankara'li olarak belki de bir Istanbul rehberi almaliyim!Akin Balik'a yazin sik sik ugrayacagimiz kesin.Tabii rezervasyonu unutmamak kaydiyla!
selaamm blogun yeni sanırımm hayırlı olsunn :))
ReplyDeleteben de beklerim
sevgiler
Akın Balık gerçekten ambians olarak çok hoştur ben de çok severim orayı :)
ReplyDelete