June 20, 2012

Gezdim Gordum: Hatay (1)

  No comments    
categories: ,
{Antakya'nın ortasından geçen, şehri ikiye bölen Asi Nehri.
Efsaneye göre, Hz. Musa Kızıl Denizi ikiye böldüğünde, yönü değişip ters akmaya başlayan nehirdir. Lübnan'dan Samandağ'dan Akdeniz'e dökülen, dünyanın ters yöne akan tek nehridir. Adı da ters yöne aktığı için Asi nehridir. }

Hatay macerasını tamamlamış, yeniden gerçek hayata dönmüş bulunuyorum!
Dolu dolu geçmesi sebebiyle upuzun gelen, İstanbul'un yogunlugu ve rutinimizden iki tam gün boyunca bizi uzaklaştıran süper bir seyahat oldu.

Hatay'ı, yemeklerini ve insanını çok sevdik. Halkı o kadar iyi, içten ve yardımsever ki, inanmak biraz güç geliyor başta. Her an sokakta biriyle muhabbete başlayabilir, hatta arkadaş bile olabilirsiniz kısa sürede. Su almaya girdiğim büfedeki amcayla karşılıklı karpuz çekirdeği çitlemeye başlamam buna örnek gösterilebilir!

Öncelikle, şehirde çok fazla tarihi yer var gezilecek. Birçoğu, hiç duymadığımız-bilmediğimiz yerlerdi ve hayran kaldık. 2 gün içerisinde, Hatay'ın merkezi olan Antakya'yı, Samandağ ve Harbiye'yi keşfettik. Samandağ ve Harbiye'ye gidiş toplu taşımayla biraz uzak ve o sıcakta, oldukça zahmetli. Otelimizin tur hizmetinden faydalanıp, rehberimiz olan Eser'le beraber şehri gezdik, öğrendik. Turumuz sırasında (St-Pierre Kilisesi'ninde), bize, sesli bir tarih kitabı edasıyla bildiği herşeyi paylaşan Yusuf'un da hakkını yememek lazım!

Bu iki gün boyunca dünyanın yemeğini yemiş olmamıza rağmen, 43 derece sıcakta haddinden fazla fiziksel aktivite yaptık, bu da bir nokta. Buradan çıkarılacak birinci mesaj: gidince çok yiyeceksiniz, kiloyu takmamaya çalışın :) İkinci mesaj ise: Çok fazla yürüyecek, hatta zaman zaman tırmanışlar yapacaksınız, ona göre rahat ayakkabılar ve eğer yazın gidiyorsanız çok hafif giysiler giyin!
Normalde havası bu kadar sıcak değilmiş Hatay'ın, şansımızdan son dört gündür devam eden anormal sıcaklar vardı; neredeyse nefes almak bile güçtü, öyle diyebilirim.

Gezilecek yerleri şöyle özetleyebilirim: Mozaik Müzesi (Antakya), Künefeciler çarşısı (gerçi burayı gezmiyor, doğrudan bir yere oturup künefeye yumuluyorsunuz), St-Pierre Kilisesi (Hrıstiyanlığın en eski kiliselerinden), Cam Evi (Antakya), Musa Ağacı (Samandağ), Harbiye'deki şelaleler, Titus Tüneli ve Kaya Mezarlıkları (tünel gerçekten çok etkileyici)

Almadan dönmeyin: 
          1) Hatay'ın ipek şal/fularları çok meşhur ve güzel, mutlaka bakmanızı öneririm!
              Ben hediyelerle beraber 5 tane aldım! :)
          2) Defne sabunları
          3) Nar ekşisi
          4) Biber salçası

Not: Bu post'ta yalnızca turistik bilgileri veriyorum, lezzet ve mekan değerlendirmeleri bir sonrakine!

{Poseidon'un mozağinden bir parça. Mozaiklerin çoğunun bir kısmı eksik..} 
{Antakya Protestan Kilisesi}
{Antakya merkeze, nehrin öteki yanından bakış.}
{ :) }

{Dağın içerisine oyulmuş St-Pierre Kilisesi, Hrıstiyanlığın, mezheplere ayrılmadan önceki ilk kilisesi olarak biliniyor. Şehre yüksek bir noktadan bakıyor, manzarası  oldukça etkileyici. Önceden, içi tamamen mozaiklerle kaplıymış, fakat hemen hepsi çalınmış, geriye kalanlar çok az. Kiliseden dağın içine doğru ve arkasına açılan pek çok tünel kazılmış. Hrıstiyanlar Romalı'lardan kaçmak için bu tünelleri kullanırlarmış. Her yıl 29 Haziran'da kilisede tören düzenleniyor ve Hrıstiyanlar "Hac" görevlerini yerine getirmiş oluyorlar.}

{St-Pierre Kilisesi'nin olduğu Habib-i Neccar (Sevgili Marangoz anlamına geliyor) Dağı'nın yamacına oyulmuş Meryem Ana Heykeli. Heykel hakkında çeşitli efsaneler varmış. Birine göre (Yusuf anlattı), Antiochus zamanında şehirde veba salgını vardır ve bu salgını yok etmek konusunda bir kahine danışılmış, onun tavsiyesi üzerine tüm şehri izleyecek bir noktaya, dağın içine bu portre oyulmuş ve üzerine ölümü engelleyecek sözler yazılmıştır. Bu heykel henüz yapılma aşamasındayken veba salgını durduğu içinse, portreler tamamlanmadan bırakılmıştır.}

{Kilse ve heykelin hikayesini bizimle paylaşan Yusuf :)}

{Samandağ}
{30 yıl önce "anıt ağaç" olarak seçilen 3 bin yıllık, devasal bir ağaç: Hazreti Musa Ağacı.
Ağacın öyküsü şöyle: Hz. Hızır ve Hz. Musa denizden çıkarlar ve birlikte Hıdırbey Köyü'ne gelirler. Hz. Musa asasını su kenarına koyar ve su içer. Daha sonra yoluna devam ederek kendi adı ile bilenen Musa Dağı'na çıkar. Döndüğünde asasının yeşerdiğini görür. O yeşeren ağacın bu ağaç olduğu söylenir.}
{Musa ağacının içinde, tur rehberimiz sevgili Eser!}
{Musa ağacının çevresinde, gözleme, katıklı-biberli ekmek yemek için oturabileceğiniz yerler.}
{Titus Tüneli - tamamı insanlar tarafından oyulmuş, müthiş bir tünel. Hollywood filmlerinde (Lord of The Rings gibi) heybetli ve korkutucu tünellerde sahneler var ya, aynen öyle etkileyici bir yer. Sonuna kadar gidemedik malesef, çünkü hem çok karanlıktı, hem de çok ince bir yerden güç bela dengede durarak ilerlemek gerekiyordu. Risk almayıp bir noktadan sonra geri döndük, fakat epey ilerlediğimizi ve çok keyifli bir macera olduğunu söyleyebilirim.}

{Titus Tüneli}
{Tünelin içindeki su kaynağı}
{Kaya mezarlıkları - Tüm mezarların içindekiler ve kapakları çalınmış, geriye sadece oyuklar kalmış. Yeniden, tarihi eser ve kalıntılara ne kadar sahip çıktığımızı (çıkamadığımızı) görüyoruz malesef..}
{Kaya mezarlıkları}
{Titus Tüneli'nin arka tarafına doğru, Çevlik Sahili. Türkiye'nin en uzun sahiliymiş.}
{Nem ve sıcak havadan şehri kaplayan sis!}
{Harbiye'de şelaler. Her yerden şelalelin başka bir ayağı akıyor. Yukarıdan aşağıya doğru merdivenlerle iniliyor ve her indiğiniz seviyede başka bir kafe/restoran mevcut. Biz Pazar günü gittiğimiz için epey kalabalıktı.}
{Harbiye - şelalenin içinde yemek-içki keyfi}


0 comments:

Post a Comment